
Bazılarımız tahta, bazılarımız çekiç bazılarımız çivi ve bazılarımın çekici tutan ellere sahibiz... Ne gariptir ki bunlar bir bütün halinde manzarayı oluşturuyor. Tahta olmalı ki çivi kendini önemli hissetsin, çivi olmalı ki çekiş büyüklüğünü görsün... Hepsi zincirleme... Tabii burada biraz tahtaya sorgusuzca haksızlık etmiş oluyoruz ama çivi ve çekicin işlevini yerine getirmek için kullanıyoruz... Sadece tahta mı... Duvar da bizim için önemli. Çok garip aslında duvarın hikayesi... Dört duvarlar arasında kendimizi koruduğumuz sıcak ve huzurlu bir yaşam sürdüğümüz bir araç ama aynı zamanda da hedeflerimiz, isteklerimiz önünde duran bir set...
Konumuza geri dönersek verilen yetki veya edinilen mesleği (çekiç) ilk etapta (cahiliye dönemimizde) çok kullanırız. Yolda yürümemizi bile değiştirir hatta sürekli ondan bahsederiz, günlük olayları detayına kadar anlatırız. Kalıcı izler bırakan yanlış çivilemeler yapmış olabiliriz. Bir zamanlar bizim büyük olarak gördüğümüz o çivilemeler sıradanlaşır yerini yeni tahta ve beklentiler alır. Ama bu çekiş ve çivi dünyasının sonucunda espri unsuru olarak kabul edilen TAHTALIKÖY vardır... Evet orası çekiş ve çivinin hesabı ödeyeceği bir yerdir... Ayrıca insanın dünyaya gelişindeki eksikliği veya deliliği vurgulamak adına da TAHTASI EKSİK denir...
Allah herkese tahta, çekiç ve çivi ile birlikte bir de VİCDAN nasip eylesin...
"Çivileme" hayat denizine dalanlara da mutluluk versin :)))...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder