GİRESUN-TRABZON: Giresun da Ordu gibi yakılan şehirlerden olduğu için fazla tarihi yaşayamıyoruz. Trabzon'a selam veriyoruz. Dereleri akıllarda tutamıyorsunuz, Akçaabat Köftesi'nin tadına doyamıyorsunuz. Trabzon dendiğinde Sümela Manastırı ve Uzungöl akıllara gelir. Hele hele Karadeniz Teknik Üniversitesi'nin kampüsünü görünce insanın tekrar üniversite sınavına girip tek tercih yapası geliyor. Hele bir Atatürk Köşkü var ki duygularınız tavan yapıyor. Büyük bir heyecan içinde Sümela Manastırı'na çıkıyoruz. Ama otobüsle değil o bölgenin dolmuşlarıyla. Yollar o kadar bozuk ve tehlikeli ki bir anlık hata yapar sizi mefta. Ve en tehlikelisi de patika yol. M.S. 406 yılında kayalara oyularak yapılan Meryem Ana Kilisesi öyle kartpostallarda görüldüğü gibi değil. Aynı görüntüyü görmek istiyorsunuz ama içeridekilere şaşkınlıkla baktıkça o dönemdekilerin güncelliğinin korunmasını hayretle izliyorsunuz. İçiniz bir garip oluyor. Dönüşte sizi sis uğurluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder