30 Temmuz 2008 Çarşamba

AYDINCA

Biraz önce öğle yemeğine (akşam oldu ama) gittik Aydın abiyle... Aydın abiyle aynı serviste çalışıyoruz. Grafiker kendisi. Çizdi mi, tam çizer... Kendisiyle yemeğimize damga vuran konuşmaları ve düşüncesini paylaşmak istiyorum. Biraz özeline girer ama genele yayıldığında alınması gereken çok mesaj olduğu sonucuna varılacağına inandığım için yazıyorum. Aydın abi, 40'ını devirmiş, hiç evlenmemiş ama bunlara rağmen hayata gülen yüzünden bakabilen, "nasılsın, iyi misin" dediğinde gülerek karikatürist kişiliğini ve yaşamın bir mizah olduğunu gösteren bir insan. Yemekteki konuşmamıza gelirsek... Düşüncesi, bir anlamda gazeteciliği bırakıp kendi dünyasını yaratmak. Patronlara hizmet edip zamanını öldürmektense, kendi dünyasını, yolunu, ideallerini kara kalamiyle çizmek... Görüntüde pansiyonculuk yapmayı planlıyor bunun için de ruhuna hitabeden bir mekan arıyor. Ayvalık'a gitti, gördü, gezdi ama beğenmedi. Yeni mekanlara açık... Aslında iş pansiyonculuk gibi görünüyor ama bu araç olacak onun için. Doğası, ortamı ve rahatlığı ona tek ideali ve mutluluğu olan rahat ÇİZİM olanağı sağlayacak. Yıllardır kafasında kurduğu ama hayata geçirmekte zorlandığı ÇİZGİLER'i çicezek. Belki de içindeki çocuğu dışarı çıkarıp hayat ÇİZGİ'sini oynayacak. Buraya kadar normal olabilir. Herkes benim de öyle düşüncelerim var diyebilir. Ancak şu gerçekleri de bilmek gerekiyor. Aydın abinin gözü para pulda değil. Pansiyonla birilerinden para kazanmak değil, ayakta kalabilmek. Kendi yağıyla kavrulmak, evi, arabayı, lüksü düşünmüyor. Sıradan bir hayatta mutlu bir çizgi istiyor. Ve bunu 40'lı yaşlarda ortaya çıkan idealistlik gibi görüyor ama kararlı olması da beni sevindiriyor... Biraz da o yönde hiç olmayan ve olması gereken CESARET kavramını ortaya çıkarıyor. Yürü be Aydın abi... Sen pansiyonunu kur, tam veya yarım farketmez... Gelmesi bizden...

Hiç yorum yok: