16 Eylül 2008 Salı

HANGİSİ DOĞRU?

Tarih 15 Eylül 2008. İftara yetişmek için gazeteden çıktım otobüsle Mecidiyeköy'e geldim... Oradan tekrar otobüse binip Taksim'e gideceğim ve kankim Ahmet'le buluşacağım... İnsanlar bir telaş içerisinde ve her zamanki genel hayattaki mutsuzluğun figürlerini barındıran bakışlar sergiliyorlar. Kimisi boş, kimisi baktığını görmüyor, kimisi ise (genelde bayanlar) karşı cinslerinin giyim kuşamlarını analiz modunda... Ve Mecidiyeköy durağında iki kişi biniyor. Beraberler ama birisi down sendromu (çocuğun vücudundaki hücrelerin 46 yerine fazladan bir kromozoma, yani 47 kromozoma sahip olmasıdır. Down Sendromu bir hastalık değil genetik bir farklılıktır.) yaşamış birisi. Yanındaki yakını olsa gerek ama samimi durmuyor aksine uzaktan (beni kimse onunla görmesin) tarzıyla onu yönlendiriyor ve boş yeri gösteriyor kaş göz yaparak. 2 durak sonra iniyor ama öyle bir mesaj veriyor ki düşündükçe şaşırıyorum... Bazılarıyla beraberken alamadığımız o güzel mesajı 2 durak sonra inen birisi veriyor bana veya diğerlerine... İnmeden önce orta kısımda kapının yanında oturduğu yerinden kalkıyor ve arka bölümdeki yolcuları (miting veren parti lideri edasıyla) selamlıyor, 'iyi akşamlar' der gibi hareketler yapıyor. Sonra ön kısma dönüyor, kimse onunla ilgilenmemesine rağmen aynı hareketi sergiliyor. Ondan önce inen yakını ise bu durumdan utanır gibi "hadi hadi" diye kızgınlığını ifade ediyor. İniyor ve yine otobüsün içine bakıp insanları selamlıyor... Önümde oturan bayan bu duruma dikkat kesiliyor ve inişe kadar takip ediyor. İndiğinde göz göze geliyor ve ona gülüyor. Ancak hanım efendi, bu gülümsemeden rahatsız oluyor... Ona hasta veya deli gözüyle bakıyoruz belki ama akıllı (46 kromozomlu bizler) olarak görülen bizler inerken kime gülüyoruz, kime "iyi akşamlar" diyoruz, bırakın iyi akşamları otururken "selam" bile veriyor muyuz?...
Ve sonrasında küçük bir mesaj daha alıyorum. Yanımda orta halli bir bayan var. Taksim'e yaklaşıyoruz ve ben her zamanki gibi kapıya yaklaşmak istiyorum. Kalkma girişiminde bulunurken yanımdaki bayan "Taksim'de mi ineceksiniz?" diyor. "Evet" diyorum ve "Ben de ineceğim" diyerek "otur otur beni rahatsız etme beraber ineriz" mesajı veriyor. "İyi tamam" diyorum ama çok rahat. Taksim'de normalde otobüs boşalır ama bir anda kapı açılıyor ve pek inen yok. Ben bayanın peşinden inebilmek için koşuşturuyorum, nafile rahat tavırlarıyla beni engelliyor ve bir anda kapı kapanıyor... Şaka gibi... Bu duruma biraz kızıyor ve kızgınlığımın geçmesi için "kamera burada el salla" denmesini bekliyorum ama yok :))).... O sırada şöföre arka kapıyı açması için bağırarak ricada bulunuyorum ama ses yok. Otobüs durak sonrasındaki kırmızı ışıkta duruyor ve şöförden arka kapıyı açmasını istiyorum. Sağolsun açıyor... İnsanın sabrını dener gibi bir olaya maruz kalıyorum :)))) Hayat 2 durak gibi kısa sürede çok pozitif mesaj veren normal insanlara göre sadece kromozomu değil insanlığı da fazla olan o arkadaşla ve o kadının tavrıyla daha bir güzel :))))) Seviyorum hayatı...

Hiç yorum yok: